7 Şubat 2017’de çıkışını gerçekleştiren oyunda, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Almanca, İspanyolca, Brezilya Portekizcesi, Rusça ve Basitleştirilmiş Çince dillerine arayüz desteği sağlanırken, Türkçe ise oyunda maalesef desteklenmiyor.

Resmi olarak piyasaya çıkmadan bu yana Splasher oynamaktayım. Demodan başlayarak, inanılmaz bir oyun oldu. Splasher adlı oyundan oldukça memnun kaldığımı belirtmeliyim. Hem de şaşırtıcı derecede. Oynadığım birçok “indie” oyunundan daha iyi bir zevk verdi bana.. Yayınlanan tam sürüm, beklediğimden daha iyi. Herhalde son zamanların en iyi indie oyunlarından biridir. Hatta en iyisidir. Demodaki birkaç sürümü oynadıktan ve şimdi tam sürümde detaylıca oynadıktan sonra (yaklaşık 2 saat) birkaç şey yazma hakkımın bulunduğunu düşünüyorum.

Bu oyunu ve oyun ekibinin bir kısmını, “Şımarık” (Rennes 2016) olarak da bilinen özel bir oyun etkinliğinde gördüğümü de ekliyeyim ki, fuarlarda fink attığım belli olsun. (gülücük emojisi) Bu etkinlik hakkında genel bir fikir vermek için yüzlerce çarşı (Sokak Dövüşçüsü, KoF ve çeşitli Shmup, Raylı Atışçı, DDR, Osu benzeri, …) bir stadyumun dört bir yanına dağıldığını hayal edin.. İşte öyle bir ortamdı. Her neyse, biraz da oyun hakkında konuşalım.

Oyunda mükemmel bir ses tasarımı olduğunu ve grafiklerinde adeta bir sanat eserine benzediğini belirteyim. Oyunun zorluk seviyesi de ortalama olarak görünüyor. Ancak ilk 10 seviyeyi tek parmağınızla bile geçebilirsiniz (Tamam tamam, o kadar kolay değil.) Oynayış mekaniği oyunda öne çıkan özelliklerden birisi oldu benim için. Super Meat Boy adlı oyun da olduğu gibi.. Eğer bahsettiğim oyunu oynadıysanız ve beğendiyseniz, bu oyunu beğeneceğinizden bir şüpheniz olmasın. Oyun içinde her seviye oyun deneyimini taze hissetmek için yeni bir mekanik / konsept geliştirmeyi başarıyor.

Bu arada bu oyunu mutlaka bir gamepad ile oynamanızı tavsiye ediyorum. Hassas bir oyun olduğundan klavyede oldukça zorlanabilirsiniz. Ayrıca oyunda hikayeyi anlatan tek bir kelime bile olmamasına rağmen, neler olup bittiğini görmenizin çok uzun sürmeyeceğini belirteyim. Super Mario’nun daha erken öğrenilen hikayeli oyunu olarak da benzetebiliriz. Düşmanlarınızı öldürme şeklinizden ölme şeklinize kadar, oyun sadece sizi güldürür. Bende stres çarkı gibi bir etki yarattı doğrusu.

Bahsettiğim gibi oyunu 2 saatlik bir sürede tamamladım, bunun sebebi de oyunda 22 seviyenin yer alması. Umarım (pek sanmıyorum ama..) oyuna gelecek bir güncelleme ile seviyeler arttırılır. Oyunun kısalığından bahsetmişken, belirli bir zaman aralığında tüm oyunu tamamlamak için bir zaman deneme modu ve bir hız modu gibi oyun için epeyce ekstralar da bulunuyor. Yani ben hızlıyım, 1 saatte oyunu silip süpürürüm demeyin. Oyunun bu yönünün dışında Co-Op özelliği olsaydı oldukça revaçta bir oyun olacağını da düşünüyorum.

 

CEVAP VER