16 Şubat 2017’de piyasaya sürülen oyunda, İngilizce’ye arayüz, seslendirme ve alt yazı desteği sağlanırken, Fransızca, Almanca, Brezilya Portekizcesi, Rusça, İspanyolca, Çekçe ve Lehçe dillerine arayüz ve alt yazı desteği veriliyor. Türkçe ise maalesef desteklenen diller arasında yer almıyor.

Bugün sizlerle biraz doğa yürüyüşü, biraz macera, büyük ölçüde sabır kokan bir oyunu inceliyoruz.

theHunter™: Call of the Wild, Expansive Worlds’ün geliştirdiği, Avalanche Studios’un yayıncılığını üstlendiği bir av simülasyonu; theHunter serisinin şimdilik son oyunu. Yüzeysel olarak sabrınızı sınayacağınız, gerçekçi ve atmosferi yoğun bir av simülasyonu denebilir. Başlamadan önce şunu da belirtmek isterim ki eğer gerçekten sağlam bir sisteminiz yoksa bu oyun için ümitlenmeyin… Nedenini incelemenin devamında açıklayacağım.

Derinlemesine inceleyecek olursak oynanışından başlamak istiyorum. Oynanış olarak oyun akışı olması gerektiği kadar yavaş ve oyuncuya büyük ölçüde yetenek payı bırakıyor. Bir FPS oyunu gibi nişancılık ve bir gizlilik oyunu gibi dikkat istiyor. Avınızı o sizi görmeden görüp, sizden kaçmadan vurmanız gerekiyor. Oyun bu bağlamda gerçekten avcılık yaptığınızı hissettiriyor. Peşine düştüğünüz avı belki de saatlerce kovalayıp fırsatını bulduğunuzda indirmeniz gerekiyor. Oyunda birtakım görevler bulunuyor, bunları yapıp yapmamakta özgürsünüz. Görevleri cep telefonunuz aracılığıyla alıp yapıyorsunuz. Görüş açınızı arttırıp araziyi tanımanız için yerleştirilmiş büyük gözetleme kulelerinin dışında haritanın belirli yerlerinde belli bir ücret karşılığında yerleştirilebilir gözetleme kuleleri de bulunuyor. Bunları kullanmak av deneyiminizi bir üst seviyeye taşıdığı gibi tecrübe puanı kazanmanızı da sağlıyor. Avlandığınız sürede kazandığınız paralarla yeni silah ve silah geliştirmeleri almak da mümkün. Ayrıca oyunun büyük haritası keşif duygunuzu ve ilginizi diri tutmayı başarıyor.

Gel gelelim o meşhur grafik/performans karşılaştırmamıza. Oyun gerçekten çok büyük bir haritaya ve bitkisel popülasyona sahip olduğu için performansı korkunç. Optimizasyonu o kadar da sorunlu bir oyun değil fakat çevrede fazlasıyla animasyonlu bitki bulunduğundan bu çeşitli takılmalara ve kasmalara yol açabiliyor. Oyunu düşük ayarlarda 35 FPS ile oynadım, fakat kötü grafik kalitesiyle oynamadım. Oyunu iyi görüntü kalitesiyle oynayabilmemiz için yüksek ayarlarda oynamamıza gerek kalmıyor. “Atmosferi yeter!” deriz ya, işte Call of the Wild’da aynen öyle bir oyun olmuş.

Seslendirmeler ve atmosfer, bu ikisi böyle bir oyunda birbirinden beslenen çok önemli iki unsur. Call of the Wild için konuşacak olursak bu ikisi birbirinden beslenmiyor; oyuncuyu, yani bizleri besliyorlar. Oyunu bu yönde gerçekten takdir etmek gerekiyor. Gerek avladığınız hayvan size yaklaşırken adım seslerini işitip yerini tespit edebilmeniz, gerekse yağmur yağdığında yağmur damlalarının üzerinizdeki kamuflaja kadar değdiğini hissedebilmeniz muazzam bir his. Ayrıca performansı ne kadar kötü olsa da kullanılan görsel efektler ve parçacıklar da gerçekten atmosfere büyük ölçüde katkı sağlıyor. Örnek vermek gerekirse yine yağmur yağdığında çevredeki yaprakların ıslanma efekti, değişen gökyüzü tonu ve rahatsız etmeyen ışıklandırma düşüşü güzel örnekler olacaktır.

CEVAP VER